28 Kasım 2012 Çarşamba (INTERLAKEN-LUZERN)

Saat 07:00 uyanıyoruz. Bugün biletimizin son günü ve interlaken dan ayrılıyoruz. Luzern e geçeceğiz ve öğlen olmadan Pilatus a çıkmak niyetimiz, 7:30 kahvaltıda oluyoruz bile oteldenİnterlaken Ost tren istasyonuna yarım saatte bir otobüs var dün bakmıştık. Luzern e de saat başı tren var o yüzden saat 8:30 da, 104 nolu otobüse bindik İnterlaken Ost tren garındayız.



Dün tren saatini bakmıştık, keza İnterlaken da trenler çok fazla değil saat başı genelde birini kaçırdınız mı diğeri için baya bir beklemeniz lazım, Tabeladan kontrol ediyoruz, 09:04 deİnterlaken-Luzern var biraz oyalanıyoruz ve trenimize biniyoruz. Hüzünlü oluyor benim için gidiş bir daha ne zaman gelirim ki diye düşüncelere dalıyorum. Trende bilet kontrolü yapan bayana soruyoruz ne kadar sürecek yolculuk 2 saat diyor uzun geliyor bize bu süre ama yol boyunca rastladığımız eşsiz manzarayı görünce bunun bir öneminin olduğunu düşünüyorum.




Bir ressamın tablosu gibi tüm renkler, bazı yerler ise cetvelle çizilmiş kadar düz, neredeyse her yer böyle olunca bunun bir genetik yapıolduğunu düşünüyorum. Evlerin önündeki odunlar, süpürgelerini faraşlarınıasacakları yerler, kapı önündeki çiçekler, hepsinin bir düzeni tertipi var dağınıklık İsviçre de yok böyle olmasının tek bir sebebi var bana göre; genetik yapı genlerden gelen bir düzen ve titizlik yapısı var bize bakın Türk milleti olarak genelde dağınık severiz hiç bir şey öyle kalemle çizilmiş gibi değildir. Bir şaşa vardır hep hayatımızda, sadelikten genelde uzağızdır. (oda doğu kültüründen olsa gerek) Buda bizi biz yapıyor, fakat benim genetik yapımda bir değişiklik olduğunu düşünüyorum. JBen düzen severim…
Bizim bindiğimiz tren IR genel olarak bir çok kasaba da duran bir tren dağların arasına yerleşim kuran evler ve ortasına itinayla yerleştirilmiş bir kilise al sana muhteşem bir köy…
Maalesef muhteşem görüntüler bitiyor ve Luzern deyiz.
Luzern de yağmur karşılıyor bizi, hemen atıyoruz kendimizi turist İnformation a sorularımızı soruyor Pilatus’a nasıl çıkarız bilgi alıyoruz ve biletleri de satın alıyoruz. Bir kişi 34CHF (68 TL) bir şey değil, Jungfraujoch çıkmak için bir servet ödedikten sonra bunun lafı bile olmaz. İki bilet alıyoruz Family Card dan dolayı oğlumuza para ödemiyoruz. Bu her yerde böyle oldu, Family Card alınca çocuğunuza bilet parası ödemiyorsunuz. Swiss Pass olmasa herşey 3 ile çarpılacaktı neyse buda kârımız olsun…
Otelimizin yerini görevliye soruyoruz, tarif ediyor gardan çıkıp yürümeye başlıyoruz. Yürürken ıslanıyoruz biraz, yağmur yağmaya devam ediyor. Çok geçmeden otelin adını görüyoruz uzaktan, sırılsıklam bir şekilde giriyoruz otele, herhangi bir sıkıntı olmadan check-in saatinden de önce odamıza giriyoruz. Ama ne oda, odamız modern döşenmiş her şey temiz pırıl pırıl da çok küçük 2’li yatağın üstüne ranza şeklinde bir yatak daha yapmışlar çok şık olmuş aslında tasarımı çok beğendim fakat oda çok küçük neyse zaten odada durduğumuz yok mühim değil diyoruz ve fırlıyoruz sokağa…

Ulaşımda, Zürih-Bern-Basel de tramvay hakimken, İnterlaken da otobüs Luzern de de her ikisi de kullanılıyor.

Otelin sokağından 4 numaralıotobüs gara gidiyor. Eğer otelin olduğu ana caddeye çıkarsak oradan 13 numara gara gidiyor. Sürekli bunları kullandık pek yürüdük sayılmaz…

Hemen gara gittik, gardan 17 numaralı otobüse binip kioksa gittik, oradan indiğimiz duraktan biraz daha geldiğimiz yöne doğru yürüdük ve tabelayı gördük Pilatus işareti 15 dakika yürüdükten sonra teleferikleri hava da gördük bile çok heyecan verici J

İçeri giriyoruz, biletlerimi aldık ama içeriye verip okutmak için başka bir bilet almak gerekiyor tabi ki ücretsiz, biletlerimizi alıp turnikede okutup herhangi bir teleferiğe biniyoruz. Veeee evet hareket etti bile biletleri aldığımız kadın bugün havanın kapalıolduğunu görüşün net olmadığını söylemişti bizde olsun dedik bugün biletimizin son günü o yüzden bugün çıkmalıydık.

Aşağıdaki görüntü muhteşem bulutların arasından geçiyoruz sanki, dumanlı dumanlı her yer, ben çok hareket edince fotoğraf çekmek için, eşim ve oğlum otur artık diyip kızıyorlar bana biraz korkuyorlar mı ne?? J

Öyle böyle derken geçiyor 20 dakika ve Pilatus dayız. Hemen balkon tarafına koşup dağın tam sütünde gezinti yapıyoruz. Aslına bakacak olursanız, yürünemeyecek kadar soğuk, biz şartları zorlayıp dağın tepesinde haç işaretinin olduğu noktaya kadar gidiyoruz. Eminim bahar ve yaz aylarında süperdir manzara, fakat biz beyazdan başka bir şey görmüyoruz. Artık içeri girme zamanı, içeride nefes nefeseyiz, ıslanmış, yorulmuş, kafeterya da oturup birşeyler içiyoruz. Bu arada elimizdeki karttan teleferik kaçta ona bakıyoruz. 15 dakika da bir varmış aşağı iniş rahatız. Aslında; Pilatus’a trenle çıkmayıummuştuk, fakat hava şartlarından dolayı, tren seferleri iptal, belki de dünya da bu kadar dik bir yere çıkılan tek trendir. Hikayesi de beni çok etkilemişti. Bir adamın hayallerini nasıl gerçekleştirdiğini anlatan bir hikaye detaylarıhttp://www.schmalspur-europa.at/schmalsp_70.htm adresten öğrenebilirsiniz.

Biz de teleferikle idare etmek zorunda kaldık, İskender böylesi daha iyi oldu bence diyor. Dönüş yoluna geçtik ve aynı güzellikleri yaşadık. Aşağıya indiğimizde hava sıcak bile geldi bize yağmur var fakat gezilemeyecek bir soğuk yoktu, Pilatus dan trenle inerseniz, sonrasında vapurla karşıya geçip nehir geziside yapmak mümkün fakat biz onu da yapamıyoruz. L yok yok bu tekne gezileri konusunda şansım yok benim…

Akşam oldu bile Kapellbrrücke köprüsünden geçip caddelerde yürüyüş yapıyoruz. Her yer ışıl ışıl her çeşit mağazalar, Türkiye den bildiğimiz “Deichmann”ayakkabı mağazası çok yaygın İsviçre de, ama ucuz ve kalitesiz, kıyafet olarak “HD”ve tabi ki her yerde olan hiç sevemediğim “CA” buralardaki fiyatlar çok uygun ama biraz kaliteli bir şeyler alayım dediğiniz anda fiyatlar şaha kalkıyor. O yüzden ben hediyelikler dışında alış-veriş yapmıyorum. Sonuçta alası ülkemde var ve hem de daha uygun fiyatlara, sıra geldi yemek yemeğe, yemek konusunda kararsız kalıyoruz. Çünkü ben hamburger yemek istemiyorum. J O sırada Migros marketine giriyoruz. Migrosların ilk olarak bu ülkede gördüğüm bir özelliği Restoranlarının olması, kimi yerde cafe tarzı kimi yerde restoran, biraz inceliyorum ve burada yemeğe karar veriyoruz. Çorba olması çok hoşuma gidiyor, tavuk pilav falan söylüyoruz. 50CHF tutuyor çok ucuza yemek yedik deyip kendimizle gurur duyuyoruz. J

Artık çok yorgunuz otele gidip dinlenmeliyiz. Yarın son günümüz ve swiss pass biletimizin de bugün son günüydü…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder