Hollanda Günleri

22 Ağustos 2011 Pazartesi Brüksel-Hollanda-Brugge



Sabah otelden çıkış yapıp tam saat 09:00 da metro ya gidip Brüksel Midi istasyonuna doğru yol aldık. İstasyondan Brugge trenine bineceğiz, istasyona vardığımızda saat 09:50 civarıydı ve tabela da 09:59 treni vardı fakat hiçbirşey yemedik yanımızda da yiyecek yok ve carrefour var oradan alış-veriş yapsak iyi olur  diyoruz ve carrefoura giriyoruz, kahvatılıkları aldıktan sonra dışarı çıktığımızda tabelada 10:05 de Brugge treni ni görüyoruz ama saat 10:04 iskender her zaman olduğu gibi yetişemeyiz boşver diyor ben yetişiriz diyorum ve koşturmaya başlıyoruz. 15 nolu perona gittiğimizde trenin henüz gelmediğini görüyoruz ve seviniyoruz, hatta 10 dakika gecikmeli geliyor trene biniyoruz ve aldıklarımız da birazını bir güzel yiyoruz 1 saat sonra Brugge istasyonuna gelmiş olduk bile, aaa ne kadar yakınmış hem hiç de yorulmadım istasyonun önünden hemen şehir merkezine otobüs kalkıyor 1,20€ (bir kişi) aldık ve 3 durak sonra indik yürünedebilirmiş yani o kadar uzak değil ama elimizde çantalar birde tüm Brugge şu arnavut kaldırımı taşlardan o yüzden çekçekli bavulları kullanmak kolay değil neyse otelimiz şehir merkezi sayılan heykel ve katedralin hemen bir arka sokağında Hotel Nicolas: Niklaas Desparsstraa caddesinde, otel bir gecelik 31,5€ kişi başı biz çift kişişlik odada kaldık ve 63€ ödedik bir geceliğe odaya kahvaltı dahil di;  otel güzel çok temiz duş, tuvalet, bir tek otelde internet yok biliyorduk olmadığını ama ben beleş internet buldum burada kaldığımız süre boyunca hem de sıkıntısız internet kullandım, kahvaltı da fazla çeşit yok ama temiz ve olanlar kaliteli bir de odada tv yok bizim için önemli değil ama belki diğer insanlar için önemlidir. Neyse otele gittik adamlar odanız henüz hazır değil diyorlar çünkü check-in saat 13:00 da önemli değil diyoruz çantaları bırakıp gezmeye başlıyoruz bile ve benim aşkım burada başlıyor nasıl güzel bir şehir her yer bir tablo gibi dantel ve çikolata şehir her yer çikolata ve çok pahalı biz toplamda 20 küçük çikolataya 10€ kadar verdik insanın canı çekiyor aldık valla, danteller güzel ama hepsi bizde de var çok özel şeyler değil ama evleri sokakları bu kadar mı temiz düzgün olur hiç bozulmamış bir şehir içinden insanları ve araçları çıkartırsak şehrin hangi yüzyılda olduğunu kestirmek zor günümüze ait hiçbirşey yok her yeri geziyoruz göl kenarı gibi bir yer buluyoruz ve bol bol fotoğraf çekiyoruz yansıma ağaçlar falan süper tek problem güneş hava iyi değil ki, buda fotoğrafçılık için en kötü şey istediğim fotoğrafları tam elde edemiyorum zaten çoğu zaman üşüyorum burası bana soğuk geliyor, Şu an en keyifli olduğum yer Brugge diyebilirim. Çünkü ağrım yok, ishal değilim tamamen iyileştim sayılır yarıca yorgun değilim Fransa macerasından sonra eee dün de Brüksel de iyi gezdik sayılmaz o yüzden bugün Brugge da olabildiğine geziyoruz. Ve saat 18:00 oldu bile sokaklarda çok az insan var herkeste de bisiklet var çok uzak yerlere gitmişiz şehir merkezine doğru tekrar yol alıyoruz, insanlar epeyce az ve hava soğuk bir taraftan yağmur yağıyor ıslanıyoruz az biraz ama sorun değil devam ediyoruz gezmeye şehir merkezine tekrar ulaştığımızda ortalıkta artık birkaç insanın olduğunu gördük ve dükkanlar da kilitlemiş kapılarını hayret doğrusu bu insanlar çokmu tembel anlamadım bu kadar erkenden hayat biter mi burada bizde artık yorulduk otele gidelim diyoruz gitmeden öncede 4 tane hamburger alıyoruz 7€ tutuyor carrefour dan da 2 kutu kola aldık ve otelimize döndük aslında bugün ferah geçti çok yürüdük ama kendimizi yorgun hisssetmiyoruz yemeğimizi yedikten sonra bir film izliyoruz (tatilde ilk defa film izledik) ve sonra uykuya dalıyoruz.



Otel        
:
63€ (kredi kart)
Kahvaltı Market        
:
7,30€ (kredi kart)
Otobüs bileti             
:
2,40€
Çikolata                    
:
10€
Carfuar Alış-veriş      
:
3,60€
Akşam Yemek           
:
7,40€ (kredi kart)









23 Ağustos 2011 Salı Hollanda-Brugge

Sabah uyandığımızda hemen kahvaltıya indik, güzel ve temiz ve tazeydi ürünler, iyice doyurduk karnımızı çayımıda içmiş olmanın rahatlığı var üzerimde daha sonra odamıza çıkıp hazırlandık saat 09:40 ve biz hazırız hava çok yavmurlu ve soğuk öyle olmasa biraz dolaşalım diyeceğim ama yok olmaz trenimiz saat 11:18 de o yüzden anca gideriz diyoruz ve otelden ayrılmak için aşağıya iniyoruz. Vedalaşıp teşekkür ediyoruz, çantalarınızı bırakmayacak mısınız diyorlar hayır gidiyoruz diyoruz ve yola koyulduk geldiğimiz gibi otobüse binelim diyoruz merkeze geliyoruz ki çok yakın zaten 100 metre falan sanırım otobüs bekliyoruz, birazdan bir otobüs geliyor ve iskender ücretini ödeyecek ki adam parayı bozamıyor oda istasyonda öderim diyor 3 durak sonra istasyondayız, İskender hemen bilet gişesine gidip parayı bozdurmak istiyor ama derdini biraz zor anlatmış kadın bilet al demiş oda bilet aldım zaten otobüste şöfer bekliyor falan filan diyene kadar neyse bir de baktım geldi meğer şöför bize 2€ ya satmış biletleri 4€ veriyoruz yani iskender çok üzülüyor bende tabi durup dururken şimdi yürüyedebilirdik sonuçta buna da neyse diyip gidip trenimizin kalktığa yere beklemeye başlıyoruz. Tren tam yazdığımız gibi 11:18 de geliyor Antween denen yerde ineceğiz oradan da Amsterdam trenine bineceğiz bu trenlerde suplement ücreti ödemiyoruz eğer Brüksel’e ya da Gent e gidip binseydik seplement ücreti vardı o yüzden bu güzergahı tercih ettik. Trenimiz geliyor ve biz 1 saat 15 dakika yolculuktan sonra iniyoruz, bu arada ilk defa pasaport kontrolü bu trende yapıldı hiçbir yerde kardeşim sen kimsin nerden geldin nereye gidiyon diye soran olmadı ama bu trende pasaport kontrolü yaptılar hatta adam iskenderi şöyle önden arkadan süzdürdü, Antween Centrel istasyonunda burasıda çok büyük istasyonmuş yahu hayretler içinde kalıyoruz adamlar 3 katlı tren yolu yapmışlar nasıl oluyor anlamıyoruz, biz daha birini yapamadık diyip tabelalara bakıp 22 nolu kapıya gidip treni bekliyoruz çok geçmeden de geliyor tren saat 13:00 ve trendeyiz. Tahmini 15:09 da Amsterdam da olacağız. Karşılıklı koltuklarda oturup pişpirik oynuyoruz yol boyunca ve saat 15:00 oldu bile geldik Amsterdam’a gardayız buralarda tadilat var her yer karma karışık hemen insanları takip edip gardan dışarı çıkıyoruz garın dışında da çalışmalar var karşı ya geçiyoruz ve elimizdeki haritanında yardımıyla nerden gidiceğimizi bir çırpıda buluyoruz fazla çaba da sarf etmiyoruz. Çünkü dümdüz yürüyoruz dam caddesi ve onun devamı olan Rokin caddesi ve zaten otel caddenin tam üstünde (hotel Cordial) kolaylıkla bulduk ve rezarvasyonumuzun olduğu söyledik parayı ödedik ve odamızdayız, oda 6. katta bu otel yorumları pek iyi değildi herkes konumu çok güzel demiş ama içeri girince anlıyorum niye kötü dediklerini oda hurda durumda çok kötü, her şey çok eski oda da üç yatak var penceresi kocaman ve 6. Kat olduğu için tüm binaların damlarını görüyoruz. Bizi gören yok oh iyi bari, her yeri kontrol ediyorum temiz fena sayılmaz ama her yer dökülüyor yataklarda tek kişilik pek hoşumuza gitmiyor aslında oda da 3 yatak var yanımızda biri olsa bedavadan yatacak J bir gece kalacağımız için diğer yerlerde olduğu gibi hiç yerleşmiyoruz. Duş alıp üstümüzü değiştirip dışarı çıkıyoruz meydana doğru yürüyoruz, dam meydanına çıkıyoruz çıkarken Rokin caddesinden değilde bir arka caddeyi kullanıyoruz burada bütün alış-veriş mağazaları mevcut bunlara göz gezdiriyoruz ama çok pahalı alınacak birşey yok gibi zaten almaya değerde birşey bulamıyoruz çünkü hepsi istanbul da da var alasından geziniyoruz öyle salak salak fotoğraf çekiyoruz bol bol hediyeliklere bakıyoruz ve otele geri dönüyoruz giyinip çıkacağız şu Red lihgt dedikleri sokaklara dalacağız, Red light için biraz bilgi edinmek istiyoruz internetten ve lobiye iniyoruz hava çok soğuk yağmur bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor otelin önü göl oldu kimse giremiyor ve çıkamıyor mahsur kalacağız diyorum hatta neyse biz internette takılıyoruz lobideyiz çünkü oda da internet yok araştırmalarımızı tamamlayıp hava da sakinleşince gece için sokağa çıkıyoruz önce neresi bu red light diyip aranıyoruz dam meydanında heykelin önünden sağa doğru girince oralarda işte sonra farkediyorum ki harita da red light dedikleri sokakları kırmızı renk yapmışlar neyse gezmeye başlıyoruz ne var ne yok çok kalabalık öncelikle kadını erkeği herkes yaşlısı genci herkesler burada neyse buradaki gezileri kısa keseyim sonuçta buralarda yapılacak şeyler belli herkes biliyordur. Bir yerlerde oturup epeyce bir dolandıktan sonra otelimize geri dönüyoruz odaya gittiğimizde bende pek hal yok dalıp uyumuşum İskender’in uykusu gelmemiş bir film izlemiş ....

Bugün için harcamalar


Amsterdam Otel 
:
69€ (kredi kart)
Carfuer Su                
:
80 sent (bruge)
Otobüs Bilet             
:
4€ (brugge)
Yemek Mc
:
14€ (Kredi kartı)
Market                    
:
10€ Kredi Kartı
Cafe Shoop             
:
33€
Su                             
:
1.5€
Shoop                        
:
36€ Kredi Kartı




24 Ağustos 2011 Çarşamba Hollanda-Amsterdam
                   
Sabah hemen kahvaltıya indik. Netbook uda götürdük bir gece daha kalacağız otelde o yüzden uzatacağız otelde geceyi nasıl olsa günümüz var diyoruz ve kahvaltıdan sonra ben odaya çıkıyorum İskender rezarvasyon için resepsiyona gidiyor geldiğinde hiç de iyi haberle gelmiyor 69€ kaldığımız otelde adam bir gece için bizden 93€ istemiş İskender de düşüneyim demiş hızlı karar vermemiz lazım 11 de otelden çıkmamız gerekiyor. Hemen aşağıya iniyoruz internet için hızlıca biryerlere bakıyoruz 60€ ya hemen bir otel bulduk bile haritada yerine bakıyoruz aşağıda baya yürümek lazım, yürüyeceğimize karar verip çıkıyoruz yola hızlı adımlarla gidiyoruz çünkü saat 10:00 saat 11:00 da odayı teslim edeceğiz arada yol boyunca da otellere dalıyoruz hiç uygun bir rakam yok 75, 80, 88€ gibi değişik rakamlar söylüyorlar değmez diyoruz bu rakam için otel değiştirmeye sonra o internetten bulduğumuz otele gidiyoruz kadın bize 88€ rakam çekiyor yuh diyoruz ve tıpış tıpış otele geri dönüyoruz otel de saat 11 de oluyoruz ben odaya çıkıyorum. İskender işlemlerle ilgileniyor, geldiğinde artık 93€ muz yoktu :) böylece interrail in en pahalı gününü yaşıyoruz. Fazla üzülmemeye çalışıyoruz ve günü programlıyoruz, harita da yer alan bazı müzelere ve Anna Frankin evine bir kaç yere daha gidilecek koşturmak lazım akşama da müzikli bir yere gitmeyi planlıyoruz. Neyse tüm gün geziyoruz, istediğimiz tüm yerlere gidiyoruz aslında ama hiç birinin neredeyse içine giremiyoruz müzeler genelde 14-16-12€ civarında Rembrandt'ın hayatını okumuştum bir kitapta ve "Gece Bekçisi" eserinin nasıl ortaya çıktığını detayları ile biliyordum, eserin orjinalini görmek istiyordum gelmeden önce not almıştım ama bir kişi 15€ olunca değmez diyoruz. Anna frankin evine gittiğimizde de sırayı görünce vazgeçiyoruz. Böylece akşam oluyor bile otele dönmeden önce gidip gara tren rezarvasyonunu yapacağız yarın akşam Münih’e gidiyoruz. İstasyona, giderken de çiseleyen yağmur sağnağa dönüşüyor ve bir güzel ıslanıyoruz, istasyona girdiğimizde sırılsıklam vaziyetteydik, İskender’in Amsterdam’a geldiğimizden beri burnu akıyor grip gibi çok iyi değil umarım bu ıslanmadan sonra daha beter olmaz zavallı kocam, bilet için sıraya giriyoruz beklemeye koyuluyoruz. Amsterdam-Münih direk tren var biliyoruz sıramız geliyor ve kadına soruyoruz evet görünüyor saat baya uzun olduğu için yataklı gidelim diyoruz, normal koltuk ücreti 15€ diyor yataklıya 25€ diyor olsun yataklı olsun diyoruz ama Amsterdam birde komisyon alıyormuş 10€ onu neden ödedik anlamıyorum ama toplamda 61€ ödüyoruz ve biletlerimizi alıp çıkalım diyoruz ama ne mümkün yağmur hala devam ediyor biraz garda bekliyoruz ve sonra ıslanma pahasına da olsa çıkıyoruz, garın önünden tramvaya binelim diyoruz ve atlıyoruz birine, birkaç durak sonra da iniyoruz.  Sonra farklı bir yöne gitmek için tekrar tramvaya binelim diyoruz ve bekliyoruz geliyor tramvay biletimiz yok geçiyoruz tabi, ama bu sefer tramvayın tam ortasında duran bilet kontrol görevlisi demin bindiğimizde var mıydı bilmiyorum hiç dikkatimizi çekmedi bizi yanına çağırıyor ve 25€ ceza ödeyin diyor, yanlış bindik anlamadık falan filan deyip hemen istasyonda iniyoruz. Bundan sonra hepsini kontrol ediyoruz ama tüm Tramvaylarda görevlinin olduğunu görüyoruz, Amsterdam da şehir içi ulaşım bedava değil yani, her yerde inşaat var sanırım metro yapıyorlar şehir çok karışık zaten bisiklet, tramvay, yaya otomobil her şey var yolda yürümek mümkün değil keşmekeş bir şehir ben beğenmedim Amsterdam’ı gözümde büyütmüşüm hiç birşeyi yok şehrin neyse gidiyoruz otelimize akşam gene dışarı çıkacağız çünkü biraz odamızda takılıyoruz keyif yapıyoruz yağmurlu hava zaten en azından dinlenelim diyoruz yarın da bütün gün buralardayız saat 19:41 de trenimiz sabah odayı boşaltıp gezeceğiz nasıl olsa 1-2 saat sonra akşam oluyor bu arada marketten alış-veriş yapmıştık bir de çay yaptık yanına bir güzel yedik, interrail cilerden biri bahsetmişti  bir gece kulübünden öyle bir yere gidelim diyoruz tüm barlar zaten Rembrandt meydanında orada buluruz birşeyler diyoruz önce red ligth sokaklarının olduğu bölümlere gidiyoruz ve daha gitmediğimiz ileri sokaklara doğru yürüyoruz oraları keşfediyoruz 1-2 saat yürümüşüz sonra bara gitmek için tekrar ters tarafa yürüyoruz istanbul da arabadan inmiyoruz 2 dakikalık mesafeler bile arabayla burada bulunduğumuz süre içerisinde ne kadar yürüdük allah bilir bazen bende kendimize inanamıyorum.
Epeyce yürüdükten sonra Rembrandt (fotoğrafta ki amca) meydanına geliyoruz. Heryerini geziyoruz o not aldığım barı bulamıyoruz tekrar tekrar dolanıyoruz ama nafile yok neyse diyor İskender başka yere girelim önce baya bir hareketli müzik olan bir yere giriyoruz biraları alıyoruz içeri giriyoruz ama çok geçmeden buranın bize göre olmadığını anlıyoruz müzik elektro ve içerideki tipler 18-19 biz biraz yaşlı kaçıyoruz buraya galiba hem biz bu müzikte oynayamıyoruz da biraları acele bitirip kalkıyoruz oradan, hemen ileride sokak  önüne konmuş masalar olan bir yer var oraya doğru gidiyoruz ve oturuyoruz. İskender kendine Martini bende bir baileys söylüyorum, gelen içkiler inanılmaz az oluyor, baileys hele bir yudumluk normalde ben 4-5 bardak içerken bir yudumu artık damlata damlata içtim biraz sohbet muhabbet derken hadi gidelim artık olduk ve otelimizin yolunu tuttuk böylelikle fazla geçe kalmadan saat 01:00 gibi yattık....




Otel         
:
93 € (Kredi Kartı)
Market     
:
10 € Kredi Kartı
Su           
:
1€
Tren Supp
:
61€ ( Kredi Kartı)
Market Gece
:
20 €
Magnet        
:
5€
Patates         
:
5€
İçki             
:
13€
Bira             
:
3€


25  Ağustos 2011 Perşembe Hollanda-Amsterdam


Sabah kahvaltımızı yapıp bavulumuzu toplamaya başladık bile, 11 de odayı teslim edeceğiz bavulları aşağıya bırakıp tüm Amsterdam da kalan yerleri gezeceğiz, umarım yağmur yağmaz dünkü gibi yağarsa tüm gün naparız buralarda, haritayı alıyoruz elimize gidemediğimiz tüm yerlere bakıyoruz, öncelikle notlarımı açtığımda bir pazarın olduğunu yazmışım oraya doğru yol alıyoruz ve yürüyerek gidiyoruz pazara, bulmamız hiç de zor olmuyor harita sayesinde bir cadde olduğu gibi Pazar ve fiyatlarda gerçekten uygun bu pazarı gezmemiz birkaç saatimizi alıyor çok fazla bir şey alamıyoruz tabi taşıma derdinden dolayı ufak tefek alabileceğim şeyleri alıyoruz. Haritada bulunan diğer tüm yerleri de aşağı yukarı gidiyoruz ama giremiyoruz, hepsinin giriş ücreti pahalı geliyor bize en son baya bir uzakta yemyeşil bir park var oraya gidelim diyoruz ve başlıyoruz yürümeye baya bir yürüdük ama değdi doğrusu park çok güzelmiş müthiş fotoğraflar çekiyoruz. Ve nerdeyse akşam oluyor yemek yiyip saat 19:41 de istasyonda olmamız gerek, hızlı adımlarla geri dönüyoruz. Giderken biraz yağmur çiseliyor korkuyorum ama o kadarla kalıyor allaha şükür, bizim otelin yakınlarında bir caddede burgeer kinge giriyoruz ve 13€ verip karnımızı bir güzel doyuruyoruz. Biraz dinlendik ve yürümeye devam otele gidip eşyaları alacağız ve yolda almamız gereken hediyelik eşyalar var daha onlar alınacak otele gittiğimizde tuvaleti kullanıyoruz biraz soluklanıp çantaları yüklenip vedalaştıktan sonra istasyona doğru yol alıyoruz. Yolda bir iki puro alıyoruz 5€ falan oğluma terlik alıyoruz 10€ 3 tane magnet alıp hızlı adımlarla ilerliyoruz istasyona giriyoruz ve tabelaları takip ediyoruz kendi trenimizi tabelada gördük bile hangi kapıdan olduğu belli gidip bekliyoruz çok geçmeden geldi bile tren ilk defa yataklı vagonda seyahat edeceğiz heycanlıyız nasıl olduğunu merak ediyoruz. Vagonu arıyoruz yataklı vagonlar dışarıdan belli zaten perdeleri çekili hemen buluyoruz kalacağımız yeri yataklar açılmış üzerlerinde battaniye yastık çarşaf herşey var ama o kadar dar ki sığamıyoruz İskender in ve benim yerim en üst kısım keşke aşağıdamı olsaydı daha iyi olurdu diyoruz ama yok yok yukarısı daha iyi bavulları kapının üzerinde yer var oraya koyuyoruz ve bize çok yakın olmuş oluyorlar oda 6 kişilik şansımıza 1 avrupalı kadın ve çocuğu, 1 asyalı kadın ve çocuğu yani odada hiç kimse aynı dili konuşmuyor J kadın ve çocuk olmaları benim çok hoşuma gidiyor koca koca adamlarda olabilirdi sonuçta biz dışarı çıkıyoruz çıkıp yatılmaz bu saatte hem çocuklu kadınlar rahat etsin diyoruz onlar çocuklarını yedirsin içirsin giydirsin bizde biraz dolanıyoruz diğer taraflarda yer vardır deyip ön tarafa koltuklu yerlere yürüyoruz, yürürken de 1.sınıf yataklı vagonun oradan geçiyoruz müthiş bir yer hakkaten 1.sınıf yani çok konforlu duş bile var ayrıca bir kişilik bölüm bile var adamın lavobosu bile var kapılar halılar bile farklı vay be diyoruz, sonra koltuk olan bölümlere geliyoruz boş yer çok oturuyoruz ama İskender tedirgin şimdi biri gelir kaldırır falan filan diyor 10 dakika oturup yeniliyorum yüzündeki tedirginliğe ve kalkıyoruz sonra kompartımanımıza doğru yürürken bizim yataklı vagonun yanındaki vagon bisiklet vagonu bisikletlerini insanlar buraya koyuyor bilet karşılığı numara veriliyor tabi ki tek tek bağlanacak yer var burası kocaman bir alan yerler halı temiz burad oturmaya karar veriyoruz, polar battaniyemizi seriyoruz ve başlıyoruz kağıt oynamaya sonra laptop u getirip birde film izliyoruz elektrik var burada ondan sonra artık uykumuz geliyor geç oldu artık gidip yatıyoruz, çocuklar uyumuş sessiz olmaya çalışıyoruz. İskender bütün gece uyudu iyide horladı onu dürtmekle geçti zamanım bense alışık olmadığımdan sanırım şimdi düşücem, aman şimdi düştüm çocuğun üzerine ay bu ses ne nerdeyiz saat kaç deyip kendi kendime kuruntu yapmaktan uyuyamadım, İskender’in horlaması da tuz biber oldu ama saat sabah 07:16 oluyor ve geliyoruz Münih’e


Su                  
:
75 sent
Yemek            
:
12€
Kulaklık          
:
2€
Portakal Suyu
:
1,5€
Takı              
:
5€
Çilek             
:
1,5€
Kuruyemiş     
:
5€
Sigara            
:
12€
Terlik             
:
10€(oğluma)
Hediye           
:
8€
Ekmek            
:
1€
Su                  
:
80sent





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder