Romantic Yol - FÜSSEN
Sabah
erkenciyiz, bu otelde kahvaltı fiyata dahil, hemen iniyoruz kahvaltıya,
beğeniyorum kahvaltıyı abartmaya gerek yok tabi Avrupa sonuçta bizim Türk
kahvaltısının yanına bile yaklaşamazlar. Ama Almanya’da ekmek çeşitlerinin
etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Ekmeklerin hepsinin tadına bakmak istiyor
insan, hepsi hani şu çizgi filmler de olan ekmeklerden biblo gibi ve küçükler.
Kahvaltımızıedip zaten hazırlandığımızdan oteli terk ediyoruz. Rothenburg’a dün akşam geldiğimiz için fotoğraf çekmek neredeyse imkansızdı. O yüzden fotoğraf için biraz zamana ihtiyacım var ama kocam gene huysuz, Laldırmıyorum. Ben fotoğraf çekiyorum oda beni özel şoförüm gibi arabayla takip ediyor. J(arabayı bir yere bırakamazmış) Zaman kısıtlı, koca huysuz o yüzden elimi çabuk tutup birkaç fotoğrafla yetinmek zorundayım. (ama daha sonra anlayacağım ki etrafta iyi fotoğraf yakalayamadığım gibi karı-koca fotoğrafımızda olmamış, acelecilik L)
Tekrar yola koyuluyoruz. Akşama Füssen’de olmamız gerek, bakalım romantik yolda hangi kasabalara uğrayabileceğiz:
Füssen’e kadar yer alan şehirler şunlar:
SCHILLINGSFURST : Sadeceşehrin içinden geçiyoruz.
FEUCHTWANGEN :Sadece şehrin içinden geçiyoruz.
DİNKELSBÜHL: Dinkelsbühl, Wörnitz Nehri’nin oluşturduğu vadiye kurulmuş, 16 kuleli, 4 kapılı şehir surları, dik çatılı rengarenk evleri, 15. yüzyıla tarihlenen gotik Münster St.Georg Kilisesi ve taş döşeli sokakları gezip biniyoruz aracımıza.
WALLERSTEİN:Burası çok küçük bir kasaba,şehrin tam ortasında azizlerin ve bebeklerin yer aldığı bir heykel var gezilmesi şart olan bir yer değil.
NÖRDLİNGEN: Nördlingen, 15 milyon yıl önce bu bölgeye düşen bir meteorun oluşturduğu kraterin içine kurulmuş. 1 km derinliğinde, 12 km genişliğinde ve 25 km çapında bir krater açmış. Hiroşima'ya atılan atom bombasının 250 000 katı büyüklüğünde bir enerji açığa çıkmış. Avrupa da ki en büyük kratermiş. Ries Bölgesi’nin tam kalbindeki kasaba, Almanya’da örneğine ender rastlanan, uzunluğunca üzerinde gezilebilen surlara sahip. (Ben burayıgezerken meteor düştüğü için şehrin farklı bir görünüme sahip olduğunu görmedim. Ama şehir surların içerisinde tabi ki güzel)
HARBURG: Şehre giriş daracık sokaklardan geçince mümkün, tepeye bakınca Harburg Şatosu görülmekte (gerçi neredeyse her yerde bir şato var ama) Savaşlarda da zarar görmeyince günümüze kadar böyle bakımlı gelebilmiş. Halen Hohenstaufen ailesinin özel mülküymüş.(Ben bu kasabayı üst sıralarda tutuyorum.Mutlaka uğrayın derim.)
DONAUWÖRTH: Sadece şehrin içinden geçiyoruz.
AUGSBURG : Şahsen ben bu şehri çok büyük buldum, Romantic yol güzergahı için fazla modern bir şehir diye düşünüyorum. Bana göre gidilmesişart değil.
Gezilecek yerleri: Azize Anna Manastırı, Dom Azize Mary Katedrali, Aziz Ulrich ve Aziz Afra Kilisesi (Katolik Klise), Maximilian Müzesi Simyacıların birçok altın ve gümüşten yaptıkları ürünlerin sergisi. Brecht Evi, Mozart Evi Şehrin artık sembolu olan Augsburg'un oğulları.
Augsburg şehrinden sonra artık zaman epey oldu otelimize gitmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Hayır; “bilsem ki; yerimizi birine vermeyecekler geceye kadar” bana kalsa gezerim de, yılbaşı dolayısıyla Füssen’de hiçbir otelde yer kalmamıştı. Bunu görünce şok olmuştum ve “iyi ki rezervasyonumuzu 1 ay öncesinden yapmışım” demiştim. Velhasıl otele gitmek için sabırsızlanıyorum. Diğer kasabaları da yarın “aşağıdan başlayarak gezeriz”diyoruz. Ve biraz hızlanarak ki bu pek mümkün değil, Romantic yol çift yön gayet dar kıvrımlı bir yol ve şehirlerin içinden geçilen bir yol km size kısa bile gelebilir ama yol almak o kadar kolay değil.
Ama sevgili kocam hemen benim moralimi düzeltmek için türlü şebeklikler yapıyor. Sonra bir otelin barına gidip orada oturuyoruz. Orada da önce sıra bekliyoruz daha sonra neyse ki bir masa boşalıyor.
Burada sevgili kocamla yiyip içip sohbet ediyoruz. Baş başa çok güzel birkaç saat geçiriyoruz. Dışarıdan baya yoğun sesler geliyor. İskender bir ara gidip bakıyor ve sokakta bir sahne kurulduğunu ve insanların toplandığını söylüyor.
FRİEDBERG :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
LANDSBERG :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
HOHENFURCH :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
SCHONGAU :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
PEİTİNG :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
ROTTENBUCH :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
WİLDSTEİN :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
STEİNGADEN :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
HALBECH :Uğrayamadan geçip gidiyoruz.
SCHWANGAU : Sonunda karanlık olmadan
Schwanga şehrine doğru giriş yapıyoruz. Upuzun bir yolun sonunda birden şatoyu
karşımızda görüyoruz. Ben daha Füssen’e yakın diye düşünmüştüm. Daha tepede
düşünmüştüm. Gerçi buradan yakın ve küçük görünüyor hem de öyle dağın tepesinde
değil eteğinde gibi görünüyor hayret. Yanına gittiğimizde hiç de öyle
olmadığını gördük. Bugün şöyle bir görmekle yetiniyoruz, zira otele koşturmamız
lazım önce Füssen’e doğru ilerliyoruz. Füssen şehrini de şöyle bir dolandıktan
sonra bizim otelin meğer Schwangau’da olduğunu anlıyoruz. Hem de şatoya çok
yakın bir yerde geri dönüyoruz ve otelimizi buluyoruz. Hotel Schwangauer Hof
otelimizi beğendim tavsiye ediyorum. Eski bir otel ama otel odası çok geniş
ferah eksiksiz, kahvaltı dahil tek dez avantajı otelde internet olmaması. Bize
bu günlük gerekmedi internet ama normalde internetsiz otel düşünemem. Neyse
diyoruz, hazırlanıp çıkmamız lazım bugün yılbaşı akşam yemeği var gece
eğlencesi var çok yorgunuz ama bende ki pil bitermi giyinip çıkıyoruz.
Arabamıza atlıyoruz ver elini FÜSSEN.
FÜSSEN : Önce arabamızı park edip şehri
bir turluyoruz yemek yenecek yerleri, içilecek, eğlence nerelerde var geziyoruz.
Sonra ben gezi ve yılbaşı gecesi için araştırma yaparken, internetten yemek
için bir yer bulmuştum orayı bulmaya çalışıyoruz. Navigasyon bu konuda da çok
iyi bizi yürüyerek götürüyor tam yerine, fakat ben gideceğimiz yerlere uzak mı?
Yakın mı? Kestiremediğimden rezervasyon
yapmamıştım. Dolayısıyla beyefendi bize yer olmadığını söylüyor hay aksi buna
üzülüyorum çünkü gerçekten çok şık ve bulunduğu yerde çok iyiymiş keşke kendime
biraz daha güvenseydim ve yapsaydım rezervasyonu diyorum.
Ama sevgili kocam hemen benim moralimi düzeltmek için türlü şebeklikler yapıyor. Sonra bir otelin barına gidip orada oturuyoruz. Orada da önce sıra bekliyoruz daha sonra neyse ki bir masa boşalıyor.
Burada sevgili kocamla yiyip içip sohbet ediyoruz. Baş başa çok güzel birkaç saat geçiriyoruz. Dışarıdan baya yoğun sesler geliyor. İskender bir ara gidip bakıyor ve sokakta bir sahne kurulduğunu ve insanların toplandığını söylüyor.
Biz epey oturduktan sonra
dışarıya çıkıp müzik yapılan yere doğru yöneliyoruz. İçki stantları kurulmuş, (yiyecek
bir şey gene yok) müzik hazır kalabalık biz de eğlenceye kaptırıyoruz kendimizi
insanlar çok rahat ve keyifliler, kargaşa yok, kavga yok herkes içiyor ve
müzikle coşuyor. Biz de çok eğlendik burada soğuk olmasına çok soğuk ama
aldırmadık.
Takiiii saat 24:00 olana
kadar yeni yıla girdik ve havai fişek patlaması öyle böyle değil bizim
ülkemizde havai fişek patlatmıyorlarmış, koklatıyorlarmış. Resmen gökyüzü
gözükmüyor. Çılgınlar gibi havai fişek patlatıyorlar.
Şehrin her tarafından
sesler geliyor. Gökyüzü apaydın ama aynı zamanda duman bulutu göz gözü
görmüyor. Bu patlamalar sanırım 1 saat kadar sürdü, başta güzel gelse de sonraları
ben tedirgin oluyorum. Olduğumuz yerden çıkıyoruz ve caddeye doğru yürümeye
başladık ve şehir nasıl harabe olmuş onu gördüm. Her yer havai fişek koçanları her yer pislik içinde her
yer içki şişeleri, şehir tam bir savaş alanı gibi gözlerime inanamadım. Nasıl
bu hale getirdiler. Biz yürümeye çalışıyoruz. Ama her yerden bir şeyler
patlıyor. Bağır çağır hoplaya zıplaya yürüyoruz. Birde arabamıza zarar gelmiş midir?
diye düşünüyoruz. Ama sanırım bu yaşananlar onlar için çok normal polis arabaları
etrafta bir şey yapan yok çoğu çocuk yaşları 15-16 sürekli havai fişek patlatıp
duruyorlar. Bir de şu adını bilmediğim birşeyin ucunu ateşliyorlar ve yerde sürünerek
patlıyor. Sanırım kız kovalayan falan derdik küçükken onlardan var çok miktarda
açıkçası korka korka arabamızı bulmaya çalışıyoruz. Bu o kadar kolay olmuyor.
Hem çok kalabalık insandan yürüyemiyorsun hem de sokakları tanıyamıyorum. Bazı
yerlere bariyer koymuşlar geçilmiyor. Zar zor arabamızı buluyoruz. Allaha şükür
uzak bir yere park etmişiz. Şimdi sıra geldi otelimize gitmeye ama sokaklar dar
ve bizim daha önce geldiğimiz cadde tamamen kapanmış bariyerlerle araç geçemez.
Offf allahım ben neredeyse ağlayacağım üstelik alkollüyüz ve araç kullanıyoruz.
Polise yakalanma tehlikesi, saçma sapan yerlerde dolanıp duruyoruz arabayla
sonra neyse ki bir ara sokaktan bir yerlere çıkıp ana caddeye ulaşıyoruz. Ve 5
dakika da oteldeyiz derin bir ohhhh
çekiyorum. Sanırım saat 03:30 civarı otel odamıza sağ salim geldiğimiz için çok
rahatladım. Ne geceydi ama deyip sakinleşip uyumaya çalışıyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder