01 Ocak 2014 ÇARŞAMBA

 
FÜSSEN

Yılın ilk günü ve ilk sabahımız, ben saat kaçta yatarsam yatayım yine de 7-8 gibi kalkarım. Balkona çıktığımda karlı dağlar uzanmış önüme buz gibi bir soğuk kendine geliyor insan sabah sabah…
Sevgili kocamı uyandırıp kahvaltıya inmemiz lazım ayrıca otelden de ayrılmamız lazım, arabayla gezmenin rahatı bu yönden tartışılmaz. Otellerden hemencecik erkenden çıktık çantalar sırtımızda değil rahat rahat dolaştık.

Bu otelinde kahvaltısı çok iyi hatta yumurtamızı kaç dakika istersiniz diye soruyorlar, ben 1 dakika dediğimde emin misiniz çok sulu olmaz mı 2 dakika mı olsa acaba diye de muhabbete bile girebiliyorlar. (yahu yeter işte sen getir yumurtayı biz yeriz mühim değil.) Burada servis yapan bayanlar geleneksel kıyafet giymişler, çok yakışmış, çok şirinler…

Dağ manzarası eşliğinde kahvaltımızı yapıp, tıka basa doyduktan sonra hemen ayrılıyoruz otelden, şatolarım beni bekler. :)

Arabayla gezinen kocam
Öncelikle Füssen'i gezmeye ve fotoğraflamaya gidiyoruz. Akşam epey vakit geçirdik ama fotoğraf gece olunca çekemedik. (gerçi gece yaşananlardan sonra Füssen diye bir şehir yerinde duruyormu onu da merak ediyoruz.) Yılbaşı sabahı her yer sessiz sakin ama yine de turistler dolanıyor bir kaç tanede olsa, ben fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Kocam gene huysuz inmiyor arabadan özel şöfürüm takip ediyor beni arkamdan :) ben de inadına dağlara tepelere çıkıyorum. Işık güzel, hava mis, gökyüzü açık, fotoğraf için herşey uygun bir tek kocam uygun değil... :(


Füssen şehrini de turladıktan sonra Şatoların giriş yerindeyiz.

Ama burada bizi bir sürprizin beklediğini henüz bilmiyoruz? Yeni yıldan dolayı şatoların içine girilemiyor. Sadece dışından görebileceğiz. Çok üzülüyor muyum??? Bilmiyorum. Olsun; belki tekrar gelmem için bir mazeret olur?
 
Burada işlemler şu şekilde sıralanıyor diyebiliriz.


 Bilet alacağınız yer, aracınızı park edeceğiniz yer ve biri aşağıda diğeri tepede gezilmesi gereken iki şato var ve bir de müze.

Öncelikle aracınızı 5€ karşılığı otoparka bıraktıktan sonra hangi bileti alacağınızı kararlaştırmanız gerekiyor.



Bilet fiyatlarını aşağıdaki siteden ayrıntılı olarak bulabilirsiniz. Çok farklı bilet fiyatı var hepsi bir arada, tek bilet, kişi sayısına göre...



İşte Şehir Planı
 
 Hohenschwangau şatosu daha aşağıda yer almakta (haritadan biraz anlaşılabilir) oraya varmakla ilgili çok sıkıntı yok, diğer şato Neuschwanstein Şatosu ise oldukça tepede ama yine de "ben yürümeyi sevrim hem zaten ormandan yürünüyor, geze geze giderim" diyorsanız. Bu da yaklaşık 40 dakikanızı alır. Oraya gitmek için birşeylere binmenize gerek yok ama şatoları gezmek için biletler aşağıda tek bir noktadan alınıyor. Haberiniz olsun. 

Ben at arabasını görünce çocuk gibi onunla çıkmak istiyorum. Gerçi çok soğuk hava da bu iyi bir fikir olmayabilir. Buz tuttum çıkana kadar en önde oturuyordum bir de, yer kalmadığından İskender arka tarafa ben öne geçmiştim. Neyse; bu yolculuk için 6€ ödedik kişi başı, bu sadece çıkmak için eğer inmek isterseniz 3€ verilecek (ne saçmalık) (bu arada at arabasıyla hızlı gittiğinizi zannetmeyin onunla da 20 dakika sürüyor. At arabası çok yavaş)

Yukarıya çıktığımızda aslında şatonun içini gezmediğimiz için çokta yapacak bir şey yok gibi düşünsekte bol bol fotoğraf çektik bu da gerçi pek mümkün değil şato öyle büyük ki zaten yanına gittiğinizde şatonun tamamını fotoğraflayamamış oluyorsunuz. Şatonun iyi bir fotoğrafını çekmek için “Marien Köprüsü” diye anılan yere gitmek lazım şato kapalı olunca aslında oraya giden yolda kapalı ama bizim zeki insanlarımız o girişin üstünden atlayarak geçiyor. Biz de öyle yaptık normalde buraya geçmek sanırım ayrı ücrete tabi. Marien köprüsü de çok yakın sayılmaz dik yamaçlara doğru bir yürüyüş yapıyorsunuz. Ayrıca burası dağlık orman ve çok soğuk olduğundan buz tutmuş her yer tutuna tutuna ilerliyoruz.
 
Marien Köprüsünde görülecek bir şey yok köprü sanırım yenilenmiş o yüzden tarihi bir görüntü de yok ortada amaç tamamen Neuschwanstein Şatosunu fotoğraflayabilmek. Ama burada ki görüntüsü herşeye değer... Zaten şu fotoğrafı çekmek için tepmedim mi? Bu yolları ben?
 
Biz burada epey oyalanıyoruz. Köprü dar ve çok yüksek sallandığını görmedim ama aşağıdaki uçurum insanı ürpertmiyor değil doğrusu, burada ki işimiz bitince aynı yoldan değil farklı bir yol izleyerek aşağıya aracımızı park ettiğimiz yere iniyoruz.







Oradan da karşı tarafta ki tepeye çıkıp Hohenschwangau şatosunu geziyoruz. Tabi içini değil dışarıdan burayı da gezmek isterseniz. Bilet fiyatları diğer şato ile aynı sanırım ayrıntılı bilgi için aşağıdaki sayfayı ziyaret edebilirsiniz..

http://www.hohenschwangau.de/322.0.html

Neuschwanstein Şatosu ve hikayesi:

Kral II. Ludwig, bu romantik ortaçağ şatosunu çok sevdiği dostu Wagner’in onuruna yaptırmış.Bir mimarla değil de bir sahne tasarımcısıyla çalışmış ve şatonun Wagner’in yazdığı operalardan sahnelerle süslenmesini istemiş. 1867’de Romanesk stilde yapımına başlanan şato, Ludwig’in birçok projesi gibi tamamlanamamış, Wagner ölmüş, Ludwig ise bu muhteşem mekanda sadece 170 gün geçirebilmiş. Tabanı 2 milyon parça mozaikle yapılan, Bizans kilisesi tarzındaki taht odası, gotik kilise kulelerine benzetilmeye çalışılan yatağın üst kısmı için 14 ahşap ustasının dört yıl boyunca çalıştığı kralın yatak odası, 100 farklı kuğunun tasvir edildiği oturma odası, Ludwig’in Wagner’in Tannhauser efsanesi üzerine yazdığı operadan esinlenerek şatonun içine yaptırdığı mağara, şatonun 4. katını kaplayan ve Tannhauser’in efsanevi şatosunun bir kopyası olan, tavanı 96 parçadan oluşan Şarkıcılar Salonu şatonun en can alıcı bölümleri. Şatonun uzaktan en güzel görüntüsü, Ludwig’in annesi için inşa ettirdiği demir Marien Köprüsü’nden.
 
 
Kral Ludwig II, 1845 yılında, Nymphenburg Kalesi, Münih'te doğdu.
Wittelsbach hanedanının bir üyesi Hohenschwangau’da büyüdü ve 18 yaşındayken Bavyera kralı oldu.
Prusyalılar ile Kaybedilen bir savaştan sonra hayal kırıklığına uğramış, Ludwig siyasete tüm ilgisini kaybetmiş ve giderek eksantrik bir yapıya bürünmüş. Tiyatro ve müzik, özellikle de Richard Wagner'in operalarınndan etkilenmiş. Ama onun savurganca ve insanlardan uzak ve yalnız yaşam tarzı  yakın çevrede iyi karşılanmadı. Baveyera hükümeti bu konuda çok  endişelendi ve onu doktor kontrolüne aldılar.   13 Haziran 1886 tarihinde,  Starnberg Gölün de (Starnberger See) doktoru ve kendisinin cesetleri bulundu.  Neuschwanstein şatosunun yatak odasında deli sertifikaları bulundu.
Bu bir kaza ya da bir suikast olup olmadığını tespit edilememiş...
 
(Benim bu hikayeden çıkardığım sonuç; henüz 15 yaşında tahta çıkan bir çocuk; masallara, kitaplara, tiyatroya o kadar meraklı ki kendini tamamen bu oluşumun içinde bulmak istiyor ve devlet işleri onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.  Ve kendine muhteşem bir şato yaptırarak zaten beyninin içinde yer aldığı masal diyarından ya da bir tiyatro sahnesinden kopmak istemiyor. Sonunda devlet büyükleri de krala deli deyip ve bir kumpas kurarak öldürtüyorlar. :) )
Bizim artık gitme vaktimiz geldi yarım günümüz gitti burada üstelik şatoların içlerini gezemeden normalde bir tam günü buraya ayırmak lazım, artık Kempton’a orada ki otelimize gitmemiz lazım normalde Füssen’de kalacaktık bir gece daha ama daha önce de dediğim gibi yılbaşından dolayı burası çok turist çeken bir bölge hiçbir yerde boş oda bulamadık. O yüzden Kempton şehrinde kalıyoruz. Bir gece daha burada kalsaydık, çok daha iyi gezmiş olacaktık.
Benim tavsiyem gelirseniz kesinlikle 2 gece kalmanız ve bir günü şatolara diğer günü ise Füssen ve yakın çevreyi gezmek için ayırmanız olacaktır.
 
KEMPTON

Biz artık yola koyulsak iyi olur Navigasyona yeni güzergâhımızı giriyoruz. 45 km, 32 dakika diyor Kempton da Der Fuerstenhof otelinde kalıyoruz. Tüm kaldığımız oteller içinde en iyisi bu otel, yolunuz düşerse kalınmasını şiddetle tavsiye ederim. Otelimize rezervasyonumuzu yapıp hemen çıkıyoruz dışarıya şehri turlamamız ve aç karnımızı doyurmamız lazım. Rezervasyonu yaparken adam bugün için yemek yok dedi. Dışarıya çıkıp yiyecek bir şey bulmaya çalışıyoruz. Ama yine bu o kadar dolay değil hiçbir yer açık değil bir ara ciddi umutsuzluğa kapılıyoruz. Bir şehirde yiyecek hiçbir şey olmaz mı yahuuu!!! Yolda gelirken Mc tabelası görmüştük. Bari arabaya binip oraya gidelim diyoruz. Tekrar otele dönüp arabamızı alıp, geldiğimiz yere doğru hareket ediyoruz. Neyse ki burada ki Mc açık girip iki tane menü söylüyoruz. Burada ki sıkıntı da genelde her yerde olduğu gibi kredi kartı geçmiyor. Nakit alıyorlar kredi kartı kullanımı hiç mi hiç yaygın değil Bavyera bölgesin de daha öncede Almanya’ya geldik ve böyle bir şeyle karşılaşmamıştık. Ama buraya tatile gelirseniz kredi kartını; benzincilerde otellerde ve büyük outlet mağazalarında kullanabileceğinizi unutmayın. Neyse ki açlıktan ölmeden gene birşeyler yiyebildik. Yaaa bu gezide baya bir aç kaldık. Saat epey geç oldu benzinciden içkilerimizi alıp dönüyoruz otel odasına yarın sabah yolculuk bitiyor. Ver elini Stuttgart

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder